• tarihsel verilere göre bilinen gerçek son samuray. satsuma eyaleti lordu.

    "japon hükümetine karşı başlayan ayaklanmanın lideri. japonya'nın güneyinde yapılan satsuma savaşında yenik düştü. savaşta yaralandı ve savaştaki samurayların tarzı ile seppukuya* kalkıştı. japon halkı için bir kahraman oldu. (1877)"

    portresi: http://www.ndl.go.jp/…24_1536/427-53/001/0003_l.jpg

    wiki: http://en.wikipedia.org/wiki/saigō_takamori

    ukteyi veren: chevalier sans peur (19.03.2006 02:13)
    notu: "son samuray"
  • the last samurai filmindeki katsumoto karakteri bu kişiden esinlenerek yaratılmıştır.
  • 27 eylül 1877 günü harakiri yaparak yaşamına son vermiştir.
  • bu büyük samuray savaş meydanındaki onurlu ölümünden önce geriye bir haiku bırakmıştır ki okudukça hüzünlenir insan.

    "kış mevsiminin acı soğunu umursamam.
    benim içimi korkuyla dolduran,
    insanların kalplerinin soğukluğudur."
  • the last samurai filminin esinlendigi karakter oldugu icin, sanki "atesli silah kullanmayı reddetmiş saf ve temiz gercek samuray" gibi hayal edilen komutan. bunun dogrusu vardir, yanlisi vardir. evet kendisi "son samuray"dir, ama samuraylik sadece bir ortacag kast sinifidir, ve bushido ruhu samuray sinifi kalktiktan sonra da devam etmistir.

    başlamadan önce atesli silah konusuna da aciklik getirelim: bırakın boshin savaşlarını, barutun japonyaya ilk girdiği sengoku jidai döneminde bile "barut ve ateşli silahlar töreye aykırıdır, kullanilamaz" diye düşünen bir japon klanı yoktu. ispanyol ve hollandali tüccarlardan herkes gerekli gördüğü kadar tufek satın aldı. * gibi bazı silah karşıtı fanatik tarikatlar disinda tüm samuraylar atesli silahlari yogun sekilde kullandilar, kilit savaslarinin kaderini degistirdiler.

    1870'lere geldigimizde, her ne kadar görünürde "shoguncular-imparatorcular" gibi bir ayrışma mevcut ise de, (takamori'nin taraftarı olduğu) emperyal japon ordusunun derdi elbette "imparatorun dediği olmalı" değildi. zaten imparator dediğin saraydan çıkmayan, tarihin hemen hemen hiç bir döneminde gücü yönetemeyen sembolik bir kişiydi. gerçek sözü son 250 yıldır, ordu komutanı şogun söylüyordu, ve şogunluk da edo döneminin başından beri doğu klanları komutanı tokugawa'ların elindeydi. işte savaşın gerçek sebebi de içten içe sekigahara savaşı'nın rövanşını almak, japon tarihi boyunca hiç bir zaman tam olarak boyun eğmemiş satsuma'nın iktidara gelmesini sağlamaktı.

    bu savaşlarda da her iki taraf modern ordular kurdular. yokohamadaki amerikan bombardımanı tüm klanlara öyle bir "eyvah" dedirtmişti ki, batı modernizasyonuna da tamamen kapılarını açtılar ve ordu eğitimlerini abd, fransız ve ingiliz subaylarına devrettiler. takamori de, onun yönetimindeki imparatorluk ordusu da gayet toplu tüfekli, mavi üniformalı bir orduydu.

    evet, saigo takamori the last samurai filminde savastigi mavi ceketli modern ordunun baş komutanıydı.

    neyse efendim, boshin savaşı emperyal japonyanın lehine bitti, şoguncular taa hokkaido'ya kadar takip edilip yok edildiler. artık japonya satsuma klaninin liderliğinde imparatorun elindeydi. (tabii gercekte satsuma'nin elinde) buradan sonra japonyanın hedefi, 250 yıl önce birligi saglar saglamaz ne yaptiysa aynisi oldu: kore'nin isgali.

    fakat tam bu noktada silah arkadaslari, savaşta cok iyi gecindikleri takamorinin barışta hiç de dengeli davranmadigini farketmeye başlarlar. örneğin takamori "o parayla daha çok silah alırız" gibi bir mantıkla demiryolu yapımına karşı çıkar. (filmdeki gibi mistik bir modernizasyon karşıtlığından değil.) kore'yi isgal etmek icin kulis yapmaya başlar. bu fikir çok tehlikeliydi, zira abd ve hollanda'yı kızdıran gelişmemiş bir japonyanın kaderi çok acı olabilirdi. oysa takamori "madem tepkilerden korkuyorsunuz, o zaman ben kore'ye elçi olarak giderim. öyle hakaret kabul edilecek hareketler yapayim ki koreliler beni öldürmek zorunda kalirlar, böylece işgal için tertemiz bahanemiz olur" diyecek kadar "samuray"di.

    en sonunda isler "kılıç taşımanın yasaklanması" kanununa gelince ipler koptu: takamori "biz atalarımızdan böyle mi gördük!" diyerek kanuna karsi cikti.

    burada bir bilginizi daha tazeleyeyim: her ne kadar "samuraylık = delikanlılık, maçoluk" gibi algılansa da gerçekte samuraylık işin sadece kast sistemidir. samuraylar da tıpkı ortaçağ şövalyeleri gibi daimyo'nun paralı askerleridirler, tamam mert adamdırlar ama üretmezler, alt sınıfları ezerler, en kötüsü de yerel daimyoya bağlılıkları sebebiyle iç isyan çıkarma potansiyelleri yüksektir. samuraylığı kaldırmak tıpkı osmanlı'nın belası haline gelen yeniçeri ocağını kaldırmak kadar hayırlı bir iştir.

    bu olaylardan sonra artık takamori'nin etrafinda kimse kalmamisti. takamori bir küskün olarak köyüne, satsuma'ya döndü. ona bağlı samuraylar da peşinden geldiler. lakin takamorinin saygınlığı, taze kurulmuş japon birliği'ni kaygılandırıyordu, bu yüzden ufak tefek önlemler almaya başladılar. bu önlemler takamoriden büyük tepki gördü, ve savaş patlak verdi. bir zamanlar komutanı olduğu emperyal japon ordusu, şimdi onu ve samuraylarını kyushu adasında giderek daha güneye doğru süpürerek ilerlemeye başladı.

    işte son samuray filmindeki savaş bu savaştır. bu savaşta takamori'nin pek tüfeği topu yoktu ama kullanmayı reddettiğinden değil, çok sınırlı sayıda sahip olduğu içindi. kendisi ve adamları son adama kadar dövüştüler. kimin göre takamori bir top mermisiyle ölmüş olsa da, karakteri gereği yaralandıktan sonra seppuku yapmış olması çok daha muhtemeldir.

    sonuç olarak... evet saigo takamori bir samuraydı. hatta kast sistemi açısından "son samuray"dı, ama son japon savaşçısı değildi. japonlar samuraylık kalkınca savaşçı geleneklerini yitirmediler, düzenli ordu sisteminde devam ettirdiler, kamikaze, banzai gibi samuraylari aratmayacak fanatik kahramanliklarla şehadet sakesini içtiler.
hesabın var mı? giriş yap